Cesur Yeni Dünya

by Aldous Huxley

Arzuladığımızdan bile emin olmadığımız tutkularımızı tatmin eden, sorumluluklardan arındırılmış, dert ve tasanın yerinin olmadığı, aidiyet, sevgi gibi kavramların ayıplandığı bir dünyada zıttı var olmadığı için "mutluluktan" söz edilebilir mi?

Gerçek ve ütopik dünyanın kapışmasını okurken ister istemez hangisinin daha iyi olduğunu düşünürken buluyor insan kendini.

Neden dini, bir yapışkan olarak kullanmak zorunda olduğumuzu da sorguluyoruz bir kere daha.

Bu da" diye veciz bir ifadeyle ekledi Müdür, "mutluluk ve erdemin sırrıdır; yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: insanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek."

"Tanrılar adildir. Hiç kuşkusuz. Son tahlilde görünen o ki, tanrıların yasalarını, toplumları idare eden kişiler dikte ederler; İlahi Takdir düşüncesi, insanlardan çıkar."

"Ben keyif aramıyorum. Tanrı'yı istiyorum, şiir istiyorum, gerçek tehlike istiyorum, özgürlük istiyorum, iyilik istiyorum. Günah istiyorum." "Aslında" dedi Mustafa Mond, "siz mutsuz olma hakkını istiyorsunuz." "Öyle olsun" dedi Vahşi meydan okurcasına, "mutsuz olma hakkını istiyorum." "Eklemek gerekirse, ihtiyarlama, çirkinleşme ve iktidarsız kalma hakkını da istiyorsunuz; frengi ve kansere yakalanma haklarını, açlıktan nefesi kokma hakkını, sefil olma hakkını, sürekli yarın ne olacak korkusu içinde yaşama hakkını, tifoya yakalanma hakkını ve her türden ağza alınmaz acıyla işkence çekerek yaşama hakkını da istiyorsunuz." Uzun bir sessizlik oldu. Sonunda Vahşi, "Hepsini istiyorum." dedi. Mustafa Mond omuzlarını silkti. "Hepsi sizin olsun." dedi.